20 Mayıs 2012 Pazar

Yağmurda Ağlamak

Biliyormusun ben bu saatte hep seni düşünüyorum. Plaza ışıklarının yansıdığı gökyüzündeki turuncu kefenin sakladığı kim bilir ne kadar yıldız olduğunu, acaba senin hangi yıldızı tuttuğunu düşünüyorum. 

Hayallerimi dünya bu kadar genişken neden küçücük bir kavanoza sıkıştırıp, ağzını açamayacağım kadar sıkıştırdığımı düşünüyorum. Hayallerimin nefes alması için yeri kalmışmıdır acaba, yoksa o kadar korkmamalımıyım? Şehirde hala ikimize yetecek kadar temiz hava varmıydı?

Neden başıma gelen her olaydan kaçıyordum ki? Dün belki bu histen, çekip kendimi sıyırmam için en büyük fırsatı yakalamıştım. Hıh belki o kadar kolay değildir küçük dostum.

Yağmur dün bardaktan boşanırcasına yağıyordu. Elimde her zaman işe yarayacağını düşündüğüm, portatif, katlanarak küçücük bir hale gelen şemsiyem vardı. Metronun buharlı merdivenlerinde duran insan kalabalığına gözlerimi devirerek bakmıştım. Hiç hava durumuna bakmadan evden çıkılmayacağını öğrenmedikleri için içimden hepsine serzenişte bulunmuştum. Kalabalığın yanından itiş kakış halinde geçerken şemsiyem olduğu için yeniden mutlu olmuştum. Bir yandan dışarıdan gelen insanların sırılsıklam hallerini görüp, diğer yandan hiç ıslanmadan eve gideceğimi düşünüyordum. Metronun merdivenleri yavaş yavaş bitip günün aydınlığını üstüme çöktükçe, yüzüme vuran suyunda şiddeti artıyordu. Şemsiyemi açana kadar zaten kısmen ıslanmıştım. Islaklık ne kadar sevmediğim bir duyguydu aslında. 

Çıktığım meydanda beni küçük bir sel ve daha önce görmediğim kadar çok yağan bir yağmur bekliyordu. Çok fazla yürümemiştim ki ıslanmadık yerim kalmamıştı, övündüğüm küçük şemsiyem artık işlevini kaybetmiş, benimle yağmur arasında bir kalkan olmaktan çıkmıştı. En iyisi kapatıp, doğanın bana sunduğu bu deneyimi yaşamalıyım diye düşünerek, şemsiyemi kapatıp elimde taşımaya başladım. 

İnsanların anlamsız bakışları altında ıslanmaya devam ediyordum. Islanmak o kadarda kötü birşey değilmiş meğerse. Ne de olsa benim her rüzgarımda mutlaka fırtınada oluyordu, hep sözde ıslanmaktansa bir kerede gerçekten ıslanıyordum. 

Sonra aklıma ansızın yine sen geldin, gözlerim dolu dolu oldu. Farkettimki zaten ıslanıyordum ve bu küçük oyunumda benim gözlerimin dolduğunu ve ağladığımı kimse anlayamazdı. O an yaşadığım özgürlük duygusu çok güzeldi. 

Dün doya doya ağladım... 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder