18 Mayıs 2012 Cuma

Çocukken

 Geçen gün çocukluğumun geçtiği kutsal parkta dakikalarca oturup geçmişi düşündüm.

Tabi park o zamanlar bu halde değildi, tamamen çehresi değişmiş. Yeni nesil oyuncakların olduğu yerlerde kum havuzu, kaydırak, basketbol sahamız vardı.

Japon kale yaptığımız o güzelim bankların yerine uzun sedir tarzı banklar konmuş. Çocukların top oynamak için hiç yeri kalmamış.


Oysa ki eskiden ne kadar güzeldi bu park. Her yerinde farklı bir anım vardı. Eee ne de olsa hayatımın ilklerini hep bu parkta yaşamıştım. Mesela ilk defa aşık olmuştum, ilk defa bir kızı öpmüştüm, ilk defa bu parkta kavga etmiştim, ilk defa bu parkta kaşımı açmıştım.

O zamanlar bu park insana ne kadar devasa geliyordu. Şimdi 31 yaşında bir birey olarak bu parka baktığımda neresine sığıpta bu kadar çok vakit geçirebildiğime anlam veremiyorum.


Hayatımın resmen büyük ve en güzel bölümünü buradaki taşların, toprakların üstünde geçirmiştim. Keşke filmlerdeki gibi insana bir şans daha verilsede o yaşlarıma geri dönsem. Yine maçlar yapsam, umarsızca sağa sola koşturabilsem.

Yaşlanmak böyle birşey demekki, her zaman benden yaşlı insanların geçmişlerini anlatmalarını hayretle izlerdim. Yaşını yaşa, geçmişi ne yapacaksın derdim ama meğerse ne kadar haklılarmış. Ne kadar yozlaşmış ve değişmiş herşey. Tıpkı benim ve bu yazıları okuyan senin gibi.

İş, güç, sinir, stres derken belki yalnız belki çocuklarımızın elinde ölüp gideceğiz. Her zaman ne istedim biliyormusun?

Ölmeden önce sevdiklerim gözümün önünden geçsin, tüm güzel anlarımı sanki yeniden yaşıyormuşcasına hissedeyim, sonra varsın ruhum yerinden çıksın nereye gidecekse gitsin.

Eşkıya ne demişti;

"Sen ölünce toprağında bir çiçek olacaksın, o çiçekten bir arı bal yapacak ve belki de o arı ben olacağım."

Kimbilir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder