11 Kasım 2012 Pazar

Herşey Değişir Derler...

Bugün bir rüya gördüm, rüyamda senin beyaz evinin önüne gelmiştim. Daha önce orada bulunduğuma emindim ama bir o kadarda yabancı geliyordu bana gördüklerim.

Merdivenlerinden yukarıya çıkarken yoğun bir heyecan ve boğazıma takılan bir mide bulantım vardı. Belki seni göreceğim için, belki senin beni görünce göstereceğin tepkinden dolayıydı bu hislerim.

Düşüncelerim bile ümitsizken gelip kapını çalma cesaretinde bulunmuştum. Açıklama yapmama fırsat verirsen sana söyleyeceğim o kadar şeyim vardı ki, acaba beni dinlermisin diyemeden de edemiyordum.

Düşünceler beynimi kemirirken kapını çaldım, kapı aralanırken önce beyaz bir ışık hüzmesi loş aparman boşluğunu aydınlattı ve yıllardır görmek için herşeyimi vereceğim güzel yüzün gözüktü. İlk anda ne kadar değişmiş diye düşündüm ama sonra farkettim, sende hiçbirşey değişmemiş zaten senin kadar iyi bir insanda hiçbirşey değişemezdi. Melek yüzyıl geçse yine melek olarak kalırdı.

Yüzünde beni görünce bir gerginlik olmuştu, bu gerginlik bana onlarca yıl gelecek kadar uzun gelsede iki saniye kadar sonra bana gülümseyerek beyaz kapında bir adım sağa geçerek beni hiç konuşmadan içeri davet etmiştin. İçeri girdiğimde evin salonu ve mutfağı iç içe geçmiş, yatağının ise sağ köşede olduğunu ve tavanlardan botanik bahçelere inat, türlü renklerde çiçeklerin sallandığını görüyordum. Üzerinde beyaz bir pantolon, dizlerine kadar inen beyaz bir mutfak önlüğü ve arkasında gizli beyaz bir body vardı. Herşey kusursuzdu. Bu arada sen beni mutfağa doğru davet ediyordun.

Herşey bu kadar kolaymıydı diye düşünürken bana aç olup olmadığımı sordun ve daha cevabımı beklemeden mutfak tezgahının altından bir tahta çıkarıp patates doğramaya başlamıştın. Ben mahçupluğumdan ve geçmişye yaşanan olaylardan dolayı sessizliğimi hiç bozmuyordum. Adeta senden gelecek her türlü şeye razıymışım gibi susuyordum.

Aklımdan, seni hala ne kadar çok sevdiğimi, beni biraz anlasan bana darılmayacağını düşünüyordum. Sen ise bir yandan iş yaparken bir yandan da sürekli olarak kafanı kaldırıp bana gülümsüyordun fakat hiç konuşmuyordun. Herhalde ağzını açsan söyleyecek çok şeyin olacağı için susmayı tercih ediyordun.

Doğradığın patatesleri ocağın üzerinde dumanları tüte tüte kaynayan tencereye boşalttıktan sonra bana bir şarap şişesi gösterip içermisin der gibi bakmıştın. Ben oldum olası şarap sevmeme me rağmen elinden zehir olsa içerim :) mantığıyla hiç konuşmadan seni onaylamıştım.  Sen ise kocaman bir kadehin içine neredeyse bir yudum bile olmayacak kadar bir şarap koyduktan sonra bana kadehi uzattın ve bu şarap bitene kadar sana konuşman için süre veriyorum demiştin.

Bu cümle benim boğazımda kalan mide bulantımı dahada doruğa çıkartırken sana benim suçumun olmadığını bu şekilde davranmak zorunda bırakıldığımı, istersen detaylarını anlatabileceğimi ama bu kadar sürede bunları ifade edemeyeceğimi söyledim. Sen ise sürekli olarak benim söylediklerimi onaylar gibi kafanı yukarı aşağı sallayıp sözümün bitmesini bekledin. 

Ben ise sözümün hiç bitmesini istemiyordum fakat o an zamanın durduğunu, herşeyin değiştiğini, senin için benim bir anlam ifade etmediğini anladım. Belki yanılıyorumdur hevesi ise hiç aklıma bile gelmiyordu. Ben ise sadece senin elini tutup, birkez olsun yanına sokulup saçlarını koklamak istiyordum. Bunlar ne kadar uzak düşünceler, ne kadar masalımsı söylemlerdi. Biz bu aksiyonları alabilmemiz için çok uzun bir süre kaybetmiştik. 

Tüm bunlar aklımdan geçerken sen bana misafir geleceğini ve gitmem gerektiğini belirterek güvenlik görevlisini telefon ile çağırmıştın. Sana, güvenlik görevlisine gerek olmadığını kendimin gidebileceğimi belirterek, arkamı dönmeden düş, kalp ve hayal kırıkları ile birlikte evinden çıktığımı hatırlıyorum.

Sonrası sabaha kadar üzüntü hali, bol sigara yüzünden ellerde yoğun bir koku ve uykusuzluk olarak bana yeni bir hatıra kaldı.

Keşke okusan bunları, ne kadar acı çektiğimi anlasan. Hala seni ne kadar çok sevdiğimi öğrensen, sensiz hep bir yanımın boş kaldığını bilsen.

Ben seni sevmekten hiç sıkılmadım, ben sensiz olmaktan hiç gocunmadım da. Yalnız yaşamakta bana koymadı ama daha 31 yaşında olup sana kavuşmak için önümde bir ömür olacağı fikri çok koyuyor. 

M.



Senden Başkası Yetinmek


Nail olmanın adı rüya, rüyanın adı esrar olsun. Uyanması acı, içmesi güzel.

Dokunmak sana, imkansız.

Gözyaşı derim. Özlem...

Özlem; hasret.

Hasret; sen, senden başkası; yetinmek...