29 Ekim 2011 Cumartesi

Yanlış Çizilmiş Bir Hayatın İbretlik Hikayesi

Bugün gözlerimi kapadım, düşüncemde ve düşünebileceğim hiçbir şeyin içinde tek bir nesne bulamadım. Tüm sevdiğim hatıraları bile unutup, sadece boş boş ve derin bir huzurla aklımdaki karanlığa baktım. Ne o, ne diğeri, ne de kendimle ilgili olan tüm iyi niyetler nedense gelmedi gözümün önüne. Halbuki eskiden ne kadar farklıydı herşey. Eskiye takılıp kalmaktan daha kötü ne vardır acaba.

Neden bir insan hep eskide yaşar ki? Pişmanlık mı, özlem mi, hapsolmuşluk mu? Bence hiçbirisi...

Bahçesinde bir kuş gördüğünde acaba aklına geliyormudur herşey? Kalbi sıkışıp kalıyormudur, ya da ciğerlerine çektiği hava az gelip daralıyormudur? Aşk dediğin onun için sonbaharda dökülen yapraklar gibimi? Yoksa baharda yeniden canlanıyormudur? Bazen dediğimiz her anın içinde herşeyiyle kendini verebiliyormuydu? Sadece bacak arasındaki sıcaklıkmıydı herşey? Olmuyor mu, acıyormu, içimi el vermiyor? Tadım ağzında acı bir tatmı bırakıyor, tükürmeyi refleks haline getirip, kendi vücudundanmı atıyor, yırtarcasına dışlıyormu beni?

Beynimin derinlerinde çekip silahı vurduğum binlerce cesedimden biriyim. Kendi kendime acıma duygum o kadar gelişti ki, hiçbirşey beni daha fazla kanatamıyor. Ne başka bir kalple yapabildim, ne de kendi kalbimle. Herşey aklımda ne kadar silik, ne kadar siluet ve buğulu. Bir adım mesafenin uzunluğu kaç cm'ki. İşte o mesafede kaybettim ben hayatımı. Senaryoyu bambaşka bir hale getirip, onun inanması gereken kişi oldum. Ona o kadar kötü bir oyun oynadım ki kendimden nefret ettim. Halbuki herşeyin doğru olduğu gerçeğini bir gün kendiside anlayacak ama herşey için artık çok geç. Benim artık hiç umudum yok, ama bil ki çok farklı bir hayaldi, başka bir işkenceydi. Şairin dediği gibi nokta koymuş en güzel hikayemize. Gözlerindeki o tebessümlü hali gördüğüm an, daha da ihtiyarladım. Hücrelerim öldü kendi içimde parçalandım, dağıldım, tuzla buz oldum. Parçalarım o kadar çok dağıldı ki toplamaya kimsenin gücü yetmedi.

Keşke karşısına çıkıp, "Geçmiş aslında senin bildiğin kadar gerçekti ama senin yanlışa inanıp bedenini benden soğutman için buna mecbur kaldım"  diye söyleyebilseydim...

Bir gün kapını açıp dışarı çıktığında, adı aynı, silueti aynı, duruşu aynı, sözleri aynı, bakışları aynı herşeyimle seni karşılayabilirim. O zaman nelerin doğru olduğunu gerçek anlamda görebileceksin.

O zamana kadar ben sabretmeye, sen beni unutmaya devam edebilirsin....


Not : Bir dostumun yazısıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder