8 Eylül 2011 Perşembe

Farklı Bir Hayaldi


Belki dün kadar yakın, an kadar uzak bir zaman dilimi içinde kaybettik kendimizi. Belki aklımızın odaları; karanlık, isli ve bir avuç su duvardan süzülmüş gibi sarı lekelidir. Kapıyı açtığımızda burnumuzu yakan bir sülfür kokusu gibi, üstümüze sinmiş nikotin gibi. Yapmamız gereken en loş köşeye gidip birinin perdeleri açmasını mı beklemek? Yoksa zifiri karanlıkta elimizden avucumuzdan alınıp, fırlatılıp bir köşeye atılmış, hayatımızı bulmak mı? Kimin umrundasın hiç düşündünmü? Kim senin derdine gerçekten ortak olmak istiyor? Kim seninle birlikte üzülüp, seninle neşeleniyor gerçekten? Düşün küçük dostum.... 

Nasıl dünyaya tek geldiysen tek öleceksin. Belki evleneceksin, belki çocuğun olacak ama unutma onlarda bu hayatta tek. Ya da sen tek onlar bir. 

Ne gariptir, bitti dediğin hayatın arkasından bakıp ruhuna dualar okumak. Herşey bir tabak bol şekerli helvamı? Acısı ne kadarda çabuk geçiyor. Hayat sana nasılda oyunlar oynuyor. Adeta uyuşturucu gibi, olayları önüne dizerek sana herşeyi unutturuyor. Ne zaman aklına geliyor kayıpların? Yalnız kaldığında değil mi? Dedim ya sen teksin, kendi kendine birsin? Diğerleri sadece sana kirli camının arkasından bakar, boğuk sesleriyle sana akıl verirler. Oysa ki senin ne fikre ne cisme ihtiyacın vardır. En azından benim için durum böyle... 

Ağır asosyalmiyim? Delimiyim? Depresifmiyim? Hiçbirisi değilim...  

Ben mutlak iki şeye inanırım. Hayat ya sıfır ya bir. Ya sıfır noktasında ezilirsin ya bir de idare edersin.
Şimdi nerede olmak isterdim biliyormusun? Bir okyanus kenarında, güneş tepemde. Kulağımda plajın ve çocukların hışırtıları. Burnumda denizin fresh tazeliği ve sürdüğüm güneş kreminin kokusu. Bütün hücrelerime adeta ihanet edercesine vücudumdan çıkan suların maksimum seviyesine kadar bu plajda oturmak. Oturmak, oturmak, oturmak. Buhar olup uçmak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder